Yazar: Hilal Zümra ALAYLI (10 Yaşında)
Editör: Zümra KAPAN
Şef Editör: Yağmur KARACAN
Merhaba, ben Serhat. Bir alışveriş merkezinde güvenlik görevlisi olarak çalışıyorum. Bu sabah alışveriş merkezinin çalışanları AVM’ye geldiğinde kuyumcu Safa Abi’nin altınlarının çalındığını fark etti.
Polis çağırdık ama artık çok geçti. Hırsız kaçmıştı sonuçta. Kim bilir, belki Fransa’da, belki Almanya’da… Bilemeyiz, belki de hâlâ Türkiye’de! Neyse, polisler geldiler ve ipucu aramaya başladılar. Ama ya hırsız soygun yaparken eldiven taktıysa? Polisler yaklaşık bir-bir buçuk saat arama yaptılar. Hiçbir şey bulamadılar. Daha doğrusu hırsız hakkında hiçbir ipucu bulamadılar.
Polisler gidince bütün çalışanlar olarak toplantı odasında oturup düşünüyorduk. Polis bir daha geleceğini söylemişti. Bu yüzden olay yerine de dokunamıyorduk. Etraf o kadar sessizdi ki bunalmıştım. “Ben bir hava alıp geliyorum.” dedim.
Herkes de benim gibi düşünüyormuş. Ben sözümü bitirir bitirmez “Ben de, ben de.” diyen çalışanlar tek tek toplantı odasını terk etti. Kimi benim yanıma geldi, kimi tuvalete gitti, kimi de diğer dükkanları kontrol etmeye…
Dışarı çıktım, telefonumu açtım ve haberlere baktım. Bu kötü olayın yüzünden kendimi daha fazla üzmek istemiyordum ama belki haberlere çıkmışızdır diye bakıyordum. Çok zarara giriyordum biliyordum ama diğerleri benden fazla zarara giriyordu. Neden olduğunu sonra öğreneceksiniz zaten.
Polisler ikinci defa geldiler ve bize herhangi bir yere dokunup dokunmadığımızı sordular. Biz de hiçbir yere dokunmadığımızı söyledik. Polisler tekrar kuyumcuyu aramaya başladı. Bu sefer özellikle cam kırıklarına baktılar. Bir şey bulmuş gibiydiler. Korkmuştum doğrusu. Sonra polisler gittiler. İş arkadaşlarıma dedim ki:
-Ben bir eve gideyim, bir iki saat sonra gelirim. Hem Cüneyt Abi de kapıda.
Kabul ettiler. Zaten bu halde kabul etmeseler şaşırırdım. Neyse, arabama bindim. Arabam bozuktu. Yani bozuk demeyelim de arada bir değişik değişik sesler çıkartıyor. Ama bir şey olmaz, yakında yaptıracağım.
Eve gittim. Önce yemek yedim, sonra oturdum televizyonu açtım ve yine haberlere baktım. “Hâlâ haberlere çıkmamışız.” dedim içimden. Bir süre sonra iş arkadaşlarımdan Mahmut aradı. Açtım.
-Alo, ne oldu Mamut? Geldi mi polisler?
-Geldiler geldiler, Serhat Abi. Birkaç parmak izi bulmuşlar. Ama önce AVM’de çalışanların parmak izleriyle karşılaştırmaları gerekiyormuş.
-Biz niye AVM’nin malını çalalım Allah Allah!
-Ya, ne biliyim ben? Polis, gelsin parmak izine bakacağız, dedi! Ben de aradım seni işte.
-Tamam, ben geliyorum şimdi. Kapat, kapat.
Aradan yaklaşık yarım saat geçti. Hâlâ AVM’ye gitmemiştim. Çünküü, çünküüü… Galiba artık bunu size açıklamam gerekiyor. Aslında size açıklamam bir şeyi değiştirmez ama olsun.
Belki ben hapisteyken birileri okur da hırsızlık yapmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlarlar. Zaten şu ana kadar kullandığım kelimelerden ve devamını getirmediğim cümlelerden anlayacağınız gibi hırsız bendim. Kuyumcuyu akşam ben soymuştum.
Gerçekten çok pişmanım. Keşke böyle bir şey yapmasaydım.
Polis:
-Artık keşke demenin bir anlamı yok, cezanı parayla mı ödemek istersin, yoksa hapisle mi?