Yazar: Zeynep Sare Şankapan (10 Yaşında)
Editör: Nahide Rana Can (11 Yaşında)
Kaybolalı saatler olmuştu. Ailelerimiz eminim çok merak etmiş ve korkmuştur. Sadece kaybolmamıştık, arkadaşım Nehir’in patlayan bisiklet tekerleği de cabasıydı. Ben Esra, dokuz yaşındayım. İzmir’de yaşıyorum. Arkadaşım Nehir ile birlikte yıllardır aynı sokakta oturuyoruz hatta aynı okula gidiyoruz. Nehir benden bir yaş küçük. Onunla olan arkadaşlığımız beni çok mutlu ediyor. Arkadaşlık, gözlerini güvenle kapatıp karanlık ve sonsuz bir yolda ilerlemek gibidir. Aramızdaki bağ ve sevgi yolumuza ışık oluyor. Kaybolmayı bile Nehir ile yaşadığım için neredeyse mutlu hissedecektim ta ki annemi hatırlayana kadar.
Kaybolduğumuz gün yine hevesle parka bisiklet sürmeye gidiyorduk. Parkta okumak için yanımıza en sevdiğimiz kitaplarımızı da almıştık. Yolda neşe ile ilerlerken Nehir o gün okulda olanları anlatıyordu. Kahkahalarla gülüyorduk anlattıklarına, yolumuzu kaybettiğimizi fark edene kadar. Güneşin kaybolmaya başlayan ışıkları ile birlikte saatin ve bilmediğimiz bir yerde olduğumuzun farkına vardık. Güneş batmaya başladığına göre vakit hayli geç olmalıydı. Ayrıca neredeydik? Ailelerimiz yokluğumuzu fark etmiş miydi? Peki biz yolumuzu bulabilecek miydik? Kimden yardım isteyecektik? Korku ile birlikte birbirimize sorduğumuz sorulardan sadece bazılarıydı bunlar. Hissettiğim korku ve çaresizlik, karanlıkta kalmışım gibi hissettiriyordu. Ailemi, özellikle de annemi bir daha göremeyeceğim korkusu çoktan içimi kaplamıştı. Annem, kalbimde ılık esen ıhlamur kokulu rüzgâr gibi hep beni sarıp sarmalayan canım annem… Onu bir daha görememek hayatımdaki en kötü şey olurdu.
İkimiz de oturmuş kara kara evimize nasıl döneceğimizi ve kimden yardım isteyeceğimizi düşünüyorduk. O sırada Nehir’in ağladığını fark ettim. Nehir’in her bir gözyaşı, birer su damlası olarak yanaklarından süzülüp çenesinden aşağı düşüyordu. Birden aklıma parkta okumak için yanımıza aldığımız kitaplar geldi. Ben haritaları incelemeyi çok sevdiğim için her zamanki gibi yanıma en sevdiğim atlasımı da almıştım. Atlasımı heyecanla açtım, bulunduğumuz şehri haritada buldum ve atlasıma nerede olduğumuzu sordum. Harita değil miydi bu; nereden geldiğimizi, nerede olduğumuzu elbette ki bilecekti! Bulunduğumuz yerden evimize giden yol haritada hareketlenmeye başladı. Heyecanla bisikletlerimize binip haritadaki yolu takip etmeye başladık. Özgürlüğüne kavuşmuş kuşlar gibiydik pedal çevirirken. Yol boyunca gözümüzü atlastan ayırmadık. “Kitapları bu kadar çok sevmem boşuna değilmiş demek ki!” diye düşündüm. İyi ki araştırmayı seviyormuşum, iyi ki en çok incelemeyi sevdiğim atlasımı yanıma almışım. Ben bunları düşünürken yol devam ediyordu. Bir anda karşıdan gelen babamı ve abimi gördüm. Nehir’in babası da onlarla birlikteydi. Korkuları yüzlerinden okunuyordu. Nehir ve ben heyecanla babalarımıza sarıldık. Bir daha da uzaklaşmamaya ve nereye gittiğimize dikkat etmeye söz verdik annelerimize sarılırken. Eeee, atlasım her zaman yanımızda olmayacaktı ne de olsa...