Yazar: Hatice Kübra AYÇİÇEK (11 Yaşında)
Editör: Nahide Rana CAN (11 Yaşında)
Çizer: Hafsa Meryem Yavuz (10 Yaşında) Şef Editör: Yağmur KARACAN
Yıl 1632, Sonbahar Ayları
Herkese selam! Benim adım Hürkan. Ustam Ahmet’in yanında çıraklık yapıyorum. Malum, annemin eve getirdiği para çok yetmiyor. Ahmet Ustam sağ olsun beni işe aldı. Ben de çok bir şey bilmesem de bazı konularda rahmetli babam Remzi bana öğrettiği için biraz bilgim vardı. Adam halimize acımıştı, bir annem bir kız kardeşim vardı. Onun yaptığı bu iyilik boynumun borcu oldu. Benim maaşım on akçeydi. Annemin eve getirdiği para ile benim getirdiğim para bize yetiyordu.
Bu aralar ustamın kafası her zamankinden daha çok karışık gözüküyordu. Yıllardır uçmak istiyordu. Uçmaya kafayı takmıştı. Her gün kanatlarını yeniliyor ve o kuş kanadına benzeyen araçlarıyla denemeler yapıyordu. Ama o gün kendine daha çok güveniyordu, özgüveni ve cesareti turp gibi sağlamdı. Galata Kulesi’ne çıktı. Yedi sekiz deneme yaptı. Şiddetli rüzgâr sebebiyle biraz zorlandı. Ama biraz sonra hiç beklenmedik bir şey yaşandı. Ustam cesur bir şekilde kendini boşluğa bırakarak havada süzülmeye yani uçmaya başladı. İstanbul Boğazı’nda binlerce metre süzülerek rahmetli babamın mezarının oradaki meydana, yani Doğancılar Meydanı’na inişini yaptı. Herkes hayretler içerisindeydi. Çünkü benim becerikli ustama daha önce ben hariç hiç kimse inanmamıştı.
Ustam Ahmet iniş yaptığında yanına topuklarımı vura vura koştum hemen. Ben koşarken meydandakilerin güçlü alkışlama sesleri ve çarığımın çimenlere sürte sürte çıkarttığı sesler karışmıştı. Sonunda, uzun bir koşu sonucunda Ahmet Usta’mı gördüm ve ona:
-Ustam, becerikli ustam benim. Yapabileceğini biliyordum, helal olsun sana, dedim.
Ustam Ahmet iniş yaptığında benim söylediklerime karşı göğsünü kabartıp gururlandı. Ustamın kucağına bir tavşan gibi hopladım ve oda beni omzuna çıkarttı. Oradaki kirli sakallı bir adam benim zeytin gözlü ustama neden beni kucağına aldığını sordu ve ustam:
-Ben bu hesaplamaları tek başıma yapmadım, bana çok büyük fikirler veren kişi benim küçük çırağım Hürkan’dı. Bana tek destek olan ve zor anlarımda bana yardım eden Hürkan’dı, dedi.
Gururdan gözlerim dolmuştu. Sonra beni de alkışlamaya başladılar. Çok gururluydum, bu anlarımı rahmetli babam ile geçirmeyi çok isterdim ama nasip değilmiş. İnşallah beni cennetten gururla izliyordur. Artık Ustam Ahmet’ de ben de muradımıza ermiştik. Her zaman ustamın icatlarında katkım olsun istemişimdir.
Bu büyük olaydan sonra Ustam Ahmet Çelebi’nin adı artık Hezarfen Ahmet Çelebi oldu.