top of page
Hümeyra İŞCAN

Büyük Şanlı Mücadele

Yazar: Hümeyra İşcan (10 Yaşında)

Editör: Hatice Kübra Ayçiçek (11 Yaşında)



“Allahu Ekber! Allahu Ekber!”

Allah nidaları Konstantiniyye’nin fethedileceğini haber veriyordu.. Allah yanımızdaydı ya, bundan sonrası artık kolaydı. Düşmanın içine korku düştüğünden emindik. Ne de olsa 52 gündür çok büyük bir kararlılıkla savaşıyorduk. Sultan Mehmed askerlerle birlikte savaşmaya devam ediyordu. 52. gün Bizans Askerleri Konstantiniyye’yi hâlâ korumayı sürdürüyordu. Surlarının asla geçilemeyeceğini düşünseler de Sultan Mehmed artık şahi toplarının kullanılmasının gerektiğine karar vermişti. Sabahleyin erkenden uyanıp şahi toplarınıateşleyeceklerdi. O gece ılık bir meltemle birlikte biz de sabahleyin olacaklarla ilgili planlarımızı netleştiriyorduk. 

 

O sabah askerler düşman bir şeyin farkına varmasın diye sessizce şahileri taşıyorlardı. Sabah beşte taşınmaya başlanan şahiler saat on ikide ateşlenmeye ancak hazır hâle geldi. Bizans askerleri daha yeni surlarının yanına geçmişti. Geç kalmışlardı çünkü Sultan Mehmed çoktan “Ateş!” demişti. Şaşıran düşman askerleri etraflarına şaşkınca bakarken kulak zarlarını patlatacak yükseklikteki “Bom!” sesleri, şahi toplarının Bizans Surlarına doğru yola çıktığını anlamamıza yetti. Kafamızı kaldırdığımızda surlarda koskocaman dört tane oyuk açıldığını gördük. Herkes çok sevinmişti. İşte şimdi Bizans bizi görecekti. Düşmanlar adeta şok olmuşlardı. Ancak biz tam bağrış çağırış surlardan içeri dalacakken kendilerine geldiler. Kendilerini savunmaya çalışırken Konstantiniyye’nin elden gideceğinin farkında değillerdi. Çoktan içeri girmiştik. Sıra sancağı kaleye takmaya gelmişti. Ama bu biraz zor gibiydi. Çünkü surlardan içeri girsek bile Bizanslılar bizi ok yağmuruna tutmuştu. O zaman sancağı kim dikecekti? O sırada yiğit bir delikanlı korkusuzca elinde sancakla kaleye doğru tırmanmaya başlamıştı. Düşman, o gürültü ve onca askerde delikanlıyı görememişti. Biz fark etmiş olsak bile çaktırmadan savaşmaya devam ediyorduk. İçimden şunlar geçiyordu: 

- Haydi yiğidim, yapabilirsin. Sen yapmazsan kim yapacak? Görelim seni!

 

Kaleye çıkmayı başarmıştı. Askerler daha yeni fark etmişti. O yürürken ok yağmuruna tutmuşlardı. Sancağı dikti dikecekti. Bedenindeki oklarla sarsılmaya başladı. İçime bir kurt düşmüştü. Ama hayır! O bayrağın kaleye dikilmesi gerekiyordu. Yiğit büyük bir cesaretle yürüdü ve sancağı kaleye dikti. Evet, başarmıştı! Artık savaş bitmişti. Konstantiniyye’yi ele geçirmemiz bin yılı aşkın bir süredir varlığını sürdürmüş olan Bizans İmparatorluğu’nu yıkmamızı da sağlamıştı. Bu mutluluk tarif edilemezdi. O anı anlatmak öyle zor ki! Tek kelimeyle muhteşemdi. Yiğit delikanlıya gelince o, Ulubatlı Hasan idi. Bedenine atılmış 21 ok nazikçe çıkarılmıştı. O artık unutulamayacaktı. 1453 yılında, 6 Nisan - 29 Mayıs tarihlerinde, sadece 53 günde İstanbul’u fethetmiştik. Ayrıca Sultan Mehmed fetihten sonra “Fatih Sultan Mehmed” olarak anılmaya başlanmıştı. Çünkü Fatih “fetheden, zafer kazanan” demekti. Bu da Sultan’ımıza çok yakışırdı. 

bottom of page