Yazar: Gözde Nur Özdemir (13 yaşında)
Editör: Furkan Talha Aykan (11 yaşında)
Şef Editör: Bilge Özsoy
Hastane koridorları “Şşt!” hareketi yapan hemşirelerin fotoğraflarıyla dolmuş ve bembeyaz duvarları kimileri için kara bulutlarla donatılmıştı. Kimi ailesiyle muayene olup gidiyor kimi de doktorlardan ameliyatının başarılı geçeceğinin ihtimalini duyunca çok sevinip mutluluğunu gizleyemiyordu. Bembeyaz koridorları sarmış bir sis bulutu dolanıyordu etrafta. Kimse fark etmiyor herkes kendi düşüncesine dalıp bu kocaman bulutu görmezden geliyorlardı. Bu sis bulutunun sebebi tekerlekli sandalyesinde tek başına oturmuş, yaşlı ve bir saat sonra ameliyata girecek olan altmış yaşında ki adamdı. Hastalığı “Distal müsküler distrofi” idi. Genellikle kırk ile altmış yaş aralığında görülen bu hastalık; kol, bacak, el ve ayak kaslarında görülürdü. Onun bacak kaslarında görülen bu hastalık çok tehlikeliydi. Yürümesini engelliyordu.
Çok önemli bir iş adamıydı. İşleri iyi gitmeyince şirketi batmıştı. Evi bir türlü ödeyemediği borçlar yüzünden elinden alınmıştı. Eşi bir yıl önce gizemli bir kazada kaybolmuştu. Öldü mü yoksa hala yaşıyor mu adama göre kimse bilmiyordu. Çocukları yurt dışındaydı ve adam hastalığından çocuklarına bahsetmemişti. Yapayalnız ameliyat olacak ve belki de ameliyattan sağ çıkamayacaktı. Doktorlar onunla çok sık ilgilense de o hiçbir şeyi umursamıyordu.
Ve ameliyat vakti geldi. Üzerinde mavi ameliyat kıyafeti, kalbinde kocaman bir karanlık ve belki de son kez badem gözlerinden damlayan bir yaşla ameliyat masasına yatırıldı ve ameliyat başladı. Ölse dahi umurunda değildi artık. Geride hiçbir şeyi kalmamıştı. Ne eşi, ne onu merak edip soran çocukları, ne de bir tanıdığı, yakını… Ama tuhaf olan bekleme odasında sürekli adamı sorup duran yaşlı bir kadın vardı. Kadın boynunda lila rengindeki atkısı ile çok tatlı duruyordu. Üzerinde çiçekli bir elbise vardı. Saçları kısacıktı ve omuzuna geliyordu. Kim olduğunu söylemiyor sadece ameliyatta olan İgves isimli adamı soruyordu. Ameliyat tam dört doktor ve iki hemşireden oluşan bir ekiple yapıldı. Ameliyat neyse ki başarıyla tamamlandı. Yürümek için düzenli ilaç kullanması ve dinlenmesi gerekiyordu.
Bir saat sonra uyanan adam İgves’e onu sürekli sorup duran bir kadın olduğunu ve onu merak ettiği söylendi. Beyaz önlüklü hemşire İgves’i bu kadar meraklı görmemişti. Kadına gerekli uyarıları yaptı ve hastayı fazla yormaması gerektiği söylendi. Kadın koşarak odaya girdi ve adam ona bakakaldı. Kadın bir yıl önce kazada kaybolan İgves’in eşi Sevgi’den başkası değildi! Eşine bir yıldır tedavi olduğunu , iyileşir iyileşmez onu görmeye geldiğini ve uzun süre aradığını söyledi. Adam ölmediği için sevince boğulmuştu. Birden odasının kapısı açıldı ve adamın çocukları geldi. Anneleri Sevgi ile babalarına sürpriz yapmışlardı. Adam hiçbir şeyi umursamadığı için çok üzüldü. Eşi, çocukları ve torunları ile harika bir zaman geçirdi.
Adam gitgide düzeldi ve taburcu oldu. Artık yürümeye başlamıştı. Çocuklar aileleri için hep birlikte bir yıl boyunca çalışıp taşındılar ve İstanbul’da hep birlikte yaşayabilecekleri kocaman bir ev tuttular. Bir hastalık nelere sebep olmuştu. Çocukları ona artık önem vermeye başlamıştı. İgves, Distal müsküler distrofi sayesinde artık çok mutluydu. Hep birlikte birbirlerinin kıymetini ve değerini bilerek yaşamaya başladılar.