Yazar: Şevval Akbaba (13 yaşında)
Editör: Salih Doygun (10 yaşında)
Şef Editör: Bilge Özsoy
Bir ülke düşünün; bebeklerin sadece doğarken ağladığı, annelerin bebeklerini ilk gördüğünde gülmediği yani duyguların rafa kalktığı bir ülke. Bugün asla üzüntü barındırmayan bir cenazenin ardından Mesal, artık bir şeylerin yanlış gittiğini kesinlikle anlamıştı. Kafasına takılan soru işaretleriyle birlikte evine doğru yürüdü. Hava soğuktu ama o karnındaki bebeğin geleceğinden şüphe ediyordu. Bakan Ruktor’un yıllar önce başlattığı “Sessiz ve Mutsuz Veletler, Huzurlu Ebeveynlik” planı doğan çocuklara hâlâ uygulanmaktaydı. Yeni doğan bebeklerin zihninden alınan duygular, Duygu Bankası’nda biriktiriliyordu. Gün geçtikçe suçluların sayısı artıyor ancak insanlar onlara öfke besleyemedikleri için hapisler boş kalıyordu. Çocuklar ne sevgi ne de üzüntü hissedemedikleri için ailelerini bırakıp gidiyorlardı.
Peki, Mesal tüm bu ayrıntıları nasıl mı biliyordu? O bir gazeteciydi. Ayrıca bir anne. Sadece Mesal’in kanında bulunan ve hamileyken ortaya çıkan bir hücre, ona tekrardan duyguları hatırlatmıştı. Eve varıp üstüne rahat bir şeyler giyindi ardından bakan ile alakalı araştırmasının başına oturdu. Bir süre sonra kapı çaldı. Mesal kapıyı açtı ve dışarıda iki tane görevlinin olduğunu gördü. Omuzlarında bakanlığın amblemi vardı. Yutkundu. Görevliler ona bir şeyler söylüyordu. Adımları kendisi fark etmeden geriye doğru gitti, ardından koşmaya başladı.
İlk olarak araştırma dosyasını kaptı sonra montunu alıp pencereden aşağı atladı. Sokağa çıktığında direkt olarak haber binasına koştu. Peşinden de görevliler geliyordu. Durmadan akan trafikten karşıya geçmeye çalışırken bir araba ona çarptı. Yere yuvarlanan Mesal’in eli kanıyordu.
Arabanın içinden çıkan adam duygusuzca, yerde yatan kadına baktı. Gözgöze geldiler. Mesal duygusuzlarla nasıl konuşabileceğini biliyordu. Acı çeker bir sesle “Yaklaş,” dedi. Adam sanki komutlarla çalışan bir robot gibi Mesal’e yaklaştı. Mesal ikna edici sözler söylemek yerine sadece adamın eline belgeleri uzattı. “Lütfen!”
Tam o sırada görevliler onu tuttu ve sürükleyerek götürmeye başladılar. Belgeler yere düştü. Mesal’in gözleri karardı. Bir arabaya koyulduğunu ve bakanlık binasına doğru yola çıktıklarını hissetti. Adam yerdeki belgelere bakarken sebebini bilmeden belgeleri kavradı ve bir anda ağlamaya başladı. Belgelerin üzerinde Mesal’in kanı vardı. Adam duygularını tam olarak keşfedemeden arabasına atlayıp haber binasına doğru sürdü. Hamile bir kadın kendisinden yardım istemişti. Merdivenlere vardığında soluklanan adam yayın odasına çıktı. Teknik ekibin tek tek elini sıkıp, olayları kavramalarını izledi. Canlı yayın hiç gecikmeden yapıldı. Bakanlık itirazlar etti, halk isyan çıkardı. Duygu Bankası’ndaki duygular raflardan indirildi. Herkes kendi duygusunu buldu. Sıra Mesal’i kurtarmaya gelince o, arabadaki herkesi duygulandırmış ve kaçmayı başarmıştı.