Yazar: Zehra Taş (9 yaşında)
Editör: Ayşe Erva Küpeli (9 yaşında)
Şef Editör: Bilge Özsoy
Mara bu sabah erkenden kalktı. Üstünü değiştirdi ve kahvaltısını etti. Dükkanını açtı. Kardeşi Mary ile birlikte eczanede iş bulmuştu. Fakat eczanede ilaçları sürekli karıştırdığı için kovuldu. O da kendi pastanesini açtı. En büyük hayali şef, gurme ve aşçı olan Vendi Jane ile tanışmaktı. Mara’ya göre kruvasanların, yaş pastaların, çikolatalı çöreklerin ve her türlü kurabiyenin kokusunun ve tadının eksik olmadığı bir yerde çalışmak gibisi yoktu derken bir müşteri geldi. Ondan 3 reçelli çörek, 2 ay keki ve bir kutu meyve suyu istedi. Siparişlerini alınca dükkândan çıktı.
Mara kendi kendine acaba yeni tarifler mi denesem yoksa indirim mi yapsam? Çok karışık. Ne yapacağım? “Müşterilerim hep aynı ürünleri görmekten sıkıldılar,” dedi. Ardından “Hayat bir pastaya benzer her katı ayrı güzeldir,” diye mırıldandı. Derken saat su gibi akıp geçti ve Mara’nın aklına parlak bir fikir geldi. Timsah Şefin deniz yosunu ezmesi ve nehir usulü balık kızartması çok ünlüydü. (Aslında nasıl yapıyorsa her yemeği ünlüydü). Ona sormalıydı. Zaten her derdini ona sorardı. Hemen çantasına Timsah Şefe ödeme olarak bir paket balık kraker, kendisi için de su ile birkaç kitabı koydu. Oraya vardığında Timsah Şef onu güler yüzle karşıladı. Ona soracağı soruları bir kâğıda yazmıştı Mara, onunla 4 saat boyunca konuştu. “Timsah Şef, en sevilen tatlınız hangisi? Ödül kazanmış bir tatlınız var mı?” gibi sorular birbirini kovaladı.
Eve harika fikirlerle döndü ama her şeyden habersizdi. Ona rakip olabilecek biri çıkmıştı. Hem de çok sevdiği kız kardeşi Mary…. Mary son günlerde işinden çok sıkılmıştı. Çünkü çok aceleci olduğu için işini rastgele seçmişti ve mutsuzdu. İçten içe Mara’yı kıskanmaya başlamıştı. Ona göre hayat bir salata tabağı gibiydi. Bazen ekşi, acı tatlı veya mayhoş. O ise şu an mayhoştu.
Mara, Timsah Şefin evinden dönerken Mary ile karşılaşmış, heyecanla Vendi Jane’in yarın dükkanına geleceğine dair bir mektup aldığını söylemişti. Ve Mary kararını vermişti. Yarın izin günüydü ve pastaneye uğrayacaktı.
Ertesi sabah Mary, Mara kalkmadan onun yatağın altına koyduğu ünlü şefler kitabını bulup Vendi Jane ile ilgili bölümde fındığa alerjisi olduğunu öğrendi. Sayfanın arkasında bir not vardı, notta Mara’nın Vendi’ye cevizli kurabiye yapacağı yazılıydı. Ama o an Mary “Yaşasın! Artık ceviz ve fındık kutusunu karıştırıp Mara’yı Vendi Jane’e rezil edebilirim,” derken heyecandan son 2 satırı okumamıştı. Vendi Jane eğer fındık yerse boğazı şişip ölebilirdi. Mara hemen kalkıp aceleyle hazırlandı ve dükkanına gitti. Cevizli (daha doğrusu fındıklı) kurabiye yapıp beklemeye başladı. Vendi Jane sonunda geldi. Mara heyecanla kurabiyesini sundu. Fakat Vendi kurabiyeyi yer yemez bir anda öksürmeye başladı. Mara kurabiyedeki fındık parçalarını gördü. Ve hemen kadının işaret ettiği çantasını açıp iğnesini yaptı. Mary olanları görüp ağlayarak geldi. Tek söylediği şey “Özür dilerim! Seni tehlikeye attım,” demekle yetindi. Mary bir daha asla ama asla Mara’yı kıskanmayacaktı.