top of page
Buğlem AYAZ

Görünmez Yazar

Yazar: Buğlem Ayaz (13 Yaşında)

Editör: Zümra Cifci (12 Yaşında)



“Hayaller, gelecekte gerçek olması için umut edilen düşüncedir. Onlar elbet bir gün gerçek olur. Tabii yürekten istersen…” Bir anda aklıma gelen sözümü internette paylaşırken neler olabileceğini hiçbir şekilde tahmin etmiyorum. Yani hiçbir yazar arkasında oturanın (kimliğini gizli tutmana rağmen) senin kimliğini açık edecek bir şekilde video çekeceğini ve internette yayınlayıp dedikodu oluşturacağını bilemezsin. Her gün normal bir şekilde bindiğin o minibüste senin videoya alacaklarını nereden bilebilirsin ki?


Benim amacım insanların mutlu olması, umutlarını asla kaybolmaması. Onların yaptığı ise insanları çekiştirmek, yargılamak ve farklı kalıplara sokmak. Acaba bir süre önce yanlış bir karar verip böyle bir şey mi yaptım yoksa bunu yapmak benim hakkım mıydı? Kafam çok karışık. Yazmak benim için bir tutku, düşünmek benim için mutluluk bombası, paylaşmak benim için ekstra mutluluk. Kimliğimi saklamak zorundayım çünkü insanlar tarafından çok hoş görülen biri değilim. En azından yazılarımla kendimi farklı göstermeye çalışıyorum. Bu yüzden yayınlarken asla kendi kimliğimi belli etmiyorum. Korkuyorum ve bunun neden olduğunu hiçbir şekilde bilmiyorum. Çok karmaşık hissediyorum. Bir dakika, ben yazmayı insanları mutlu etmek için mi yoksa kendim için mi yazıyorum? Ben bu yazıları kendin için yazıyorum! Tamam; hayattan bıkmış olabilirim, karşıma milyonlarca kötü şey gelmiş olabilir. Hatta koca bir dağın arasında kalmış bile olabilirim ama benim anahtarım o yazılar. Görsünler ya da görmesinler. Bunları sesli düşündüğümü fark ettim.


Neyse, boş vereyim. Hemen uygulamaya geçmem gerekiyor. Aldım üstüme güzel bir kıyafet, çıktım dışarı. Önce etrafta bir güzel dolandım. Belki beni tanıyıp konuşmak isteyenler olur diye ama nerede! Herkes arkamdan gülüp gülüp duruyor. “Boş ver,” dedim. Pastaneye gideyim de bir tatlı alayım. Ama yok. Çalışanlar bana gülüp duruyor. Bu sefer gerçekten tadım kaçtı. Pastaneden çıktım. Bir künefeci buldum, bir porsiyon künefe ve ayran alıp mis gibi yedim. Sonra eve uğradım, yanıma birkaç malzeme aldım ve dışarı çıktım.


İlçenin en işlek bölgesinde tahta bir bankta oturdum. Elime kalemimi aldım ve defterime yazmaya başladım. Bir yandan yazı yazıyor diğer yandan da kağıdın yanına çentikler atıyorum. Neden mi çentik atıyorum? Çünkü önümden geçerken bana gülenlerin sayısını tutuyorum. Tamam, biraz sinirlenmiş olabilirim ama iyiyim. Amacım kendim için yazmak. Oturduğum yerden kalktım ve video çekecek güzel bir yer bulmaya çalıştım. Kuytu ama güzel bir mekân bulduktan  sonra telefonumu açtım, kameramı ayarlayıp o başlat tuşuna bastım. Ve konuşmaya başladım. “Ben bu yazıları insanlar mutlu olsun diye değil kendimi mutlu etmek için yazıyorum. Bu yüzden kimliğimin ortaya çıkması umurumda bile değil. Eskiden kötü şeyler yaşadım. Yazılarımın çok iyi olmadığı kabulüm ama bu her zaman kötü olacağım anlamına gelmiyor. Size son bir sözüm var, her zaman hayallerinizin peşinden koşun. Mutlu olun diyorum ama bu sefer kendime. Kimse kusura bakmasın.”


Kamerayı kapattım ve arkamdan koca bir alkış tufanı koptu. Arkama baktığımda yüzlerce insan beni alkışlıyordu. İçimden “Ben böyle bir şey olmasını beklemiyordum,” dedim. Sanırım biraz fazla kendimi kaptırmışım. Ama önemli olan kendimi kanıtlamamdı. Hayat benim yüzüme gülmedi, onların yüzüne gülsün istedim. Ama yine kendimi unuttum. Bu sefer kendimi unutmayacağım. Onları mutlu ederken kendimi de mutlu etmeyi, hayallerinizin peşinden koşun derken aslında benim de hedefime doğru her zaman ilerlememi sağlayacağım. Fazla hayal gücü her zaman iyidir. Tamam tamam, bunu ben uydurdum. Böyle bir şey yok.

コメント


bottom of page