Yazar: Hatice Beraât YILDIZ (10 Yaşında)
Editör: Mustafa Asım ACAR (12 Yaşında)
Şef Editör: Yağmur KARACAN
Merhaba ben, Bilge. Bugün okula gidemedim çünkü hastayım ve hasta olmaktan gerçekten hiç memnun değilim. Evet, kim hasta olmayı sever ki? Evde olmak gerçekten aşırı sıkıcı. Böyle sıkılınca ne yapacağımı bilemiyorum. Annem de temizliğe dalmış. Ona fark ettirmeden evin her yerini karıştırmaya başladım. Evi karıştırmayı çok severim. Ne bulduysam yedim. Annemin dolabın en arkasına sakladığı en sevdiği çikolatayı bile dayanamayıp yedim, inşallah fark etmez. Kardeşimin benden sakladığı günlüğü mutfağa saklaması gerçekten çok ilginç bir tecrübe oldu.
Evdeki her yeri kurcalamıştım. Babam çalışma masasına karşı çok titizdi. Kesinlikle yaklaşamazdık. Ama bugün o kadaaaaaaarrrr sıkıldım ki dayanamadım. Babamın çekmecelerine de daldım. Bir çekmeceyi açtığımda içinde çok belli olmayan küçük bir çekmece olduğunu farkettim. Biraz zorlayınca açıldı, İçinden değişik bir anahtar çıktı. Daha önce gördüğüm anahtarlara hiç benzemiyordu. Üzerinde zor fark edilen bir saat işareti vardı. Acaba bu anahtar neyi açıyordu?
Babamın masasını karıştırmaya devam ettim. Birkaç tane kilitli defter buldum. Denedim ama hiçbirine uymuyordu. Babamın tıp kitaplarının arasına saklanmış ince ve eski bir kitap buldum. Çok küçük bir kilidi vardı. Umutsuzca denedim ve kendimi bir yatakta buldum. Nasıl olduğunu anlayamamıştım, eski evdeydim. Rengârenk şişelerle uğraşan arkası dönük biri vardı. Ben kalkmaya çalıştım. O ise bana:
-Dinlenmelisin, dedi.
Ben şaşkınlıkla:
-Sen kimsin? dedim.
-Benim adım Ali. Ama bana İbn-i Sina derler.
-Aaa ben seni tanıyorum. Seninle ilgili bir kitap okumuştum.
İbn-i Sina şaşırarak:
-Benimle ilgili bir kitap mı yazılmış?
-Evet, sen çok tanınmış birisin. Bunu bilmiyor musun?
-Hayır, hiç duymamıştım. Sen nereden geldin buraya? Annen, baban da yok.
-Ben İstanbul’da yaşıyorum, bu evi daha önce hiç görmemiştim. Buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum. Neredeyim ben?
-Burası Özbekistan’ın Buhara kenti.
Ben çok şaşırdım, buraya nasıl gelmiştim? Bu fizik kurallarına aykırı değil miydi? Gerçekten karşımda meşhur âlim, doktor ve filozof olan, Batı dünyasında “Avicenna” adıyla bilinen İbn-i Sina mı duruyordu? Kendime ardı ardına sorular soruyordum. İbn-i Sina bana “düşünceli görünüyorsun” dedi. Anlatmaya çekindim, çünkü böylece zamanın dengesini bozabilirdim. Heyecan kendimi daha iyi hissetmemi sağlamıştı ve iyileşmiş gibiydim. İçeriye benden çok daha hasta gözüken biri girdi, İbn-i Sina durumunun kötü olduğunu anladı ve onu başka bir yatağa yatırdı. Hızlıca kontrol etti, hastaya “Beni burada bekle” dedi. Sonra beni de aceleyle yanına aldı, ata bindik. Uzun bir süre gittikten sonra yolda at yorulunca mola verdik. Elindeki kâğıtlara notlar almaya başladı. “Ne yazıyorsun?” diye sordum. Bana “el-Kanun fi’t- Tıp isimli kitabım araştırmalar yapıyorum” dedi. Gerçekten hiç boş durmuyordu. Yolculuğa devam ettik. Bir dağın en tepesine vardığımızda farklı türden çiçekler ve yapraklar toplamaya başladı. Ben onu şaşkınlıkla izlerken, yanında getirdiği annemin sarımsak ezerken kullandığı şeye benzeyen bir aletle topladığı bitkileri ezip, suyunu çıkardı. Renkli cambir şişeye doldurdu. Eve döndüğümüzde hasta daha kötü görünüyordu. Hemen hazırladığı karışımı içirdi, sonra aklıma dolan soruları sormaya başladım.
-Bu kadar bilgin olmayı nasıl başardın? Hem filozof hem doktorhem hafız olmak çok zor olmadı mı? Matematik bana çok zor geliyor sen zorlanmıyor musun? Babam tıp okumanın çok zor olduğunu söylemişti. Sen nasıl hepsini birden yapabildin? Sana modern tıbbın babası dendiğini duymuş muydun?
-Babam çok bilgili biri olduğu için onu örnek aldım. Çocukluğumdan beri matematik ve felsefeye meraklıyım. Çok iyi bir eğitim alma şansım oldu. Bu bana çok şey kattı, senin de gördüğün gibi vaktimi öğrenmeye ve çalışmaya adıyorum. İnsanlara faydalı olacak bir bilgi mirası bırakmak istiyorum. Zekâmı da hafife almayalım tabii. İstersen ve çok çalışırsan sen de benim gibi olabilirsin.
Biz sohbet ederken hasta uyandı. Çok daha iyi görünüyordu, İbn-i Sina’ya teşekkür etti. Artık gitmem gerekiyordu. Annem merak etmiştir. Anahtarı bulmaya çalıştım cebime koyduğumu hatırladım. Kitap da İbn-i Sina’nın masasının üzerindeydi. İbn-i Sina ile vedalaşıp anahtarla kitabı açtığımda kendimi kendi yatağımda buldum zamanda yolculuk yapmak beni çok mutlu etmişti. Bundan sonra gizli gizli zamanda yolculuk yapmak için can atıyordum.