Yazar: Elif Serra Küpeli (9 yaşında)
Editör: Mustafa Asım Acar (11 yaşında)
Şef Editör: Bilge Özsoy
Bugün Ejderhalar Kolejinde ilk günümdü. Anlayacağınız ben bir ejderhayım. Adım Mizu. Bugün hava o kadar sıcaktı ki çiçekler bile terleyebilirdi. Hatta bazıları buzdolabında bile yaşamaya karar verebilirdi. Üzerimde özenle ütülenmiş bir forma vardı. Hem de en sevdiğim renk mavi. (Her ne kadar bana biraz bol gelse de.) Bugün ilk dersimiz matematik. Niye bilmiyorum ama benim için en yavaş geçen ders de matematik. Ne zaman ona daha hızlı olmasını söylesem daha yavaş oluyor.
Öğretmen sınıfa girdi. Her zamanki gibi yine iki üç parmak havadaydı. Bana soru sorulmasın diye çok çaba gösteriyordum. Matematiği sevmediğimden değil, övünmek gibi olmasın ama aksine çok iyi olduğumu söylerler. Sebebine gelince bana soru sorulduğunda heyecandan kelimeler ağzımdan sırayla çıkmadıkları için hepsi kaçıyor ve büyük bir karmaşa ortaya çıkarıyorlar. Onları toplamak ise bir iki saatimi alıyor. Sınıftakiler kelimelerim kaçmasın diye tüm pencereleri kapatıp kelimelerimi esir alıyor. Ben bunları size anlatırken ilk ders çoktan bitti bile. İkinci dersimiz görsel sanatlar. Hemen resim defterimi çıkardım. Ne çizeceğimi düşünürken öğretmen bana ansızın soru sordu. Ah benim kara bahtım! Evet, yine kelimeler ağzımdan sırasını beklemeden çıkıp yuvarlanıyor.
- Çabuk pencereleri kapatın!
- Mizu kelimelerine sahip çık!
- Mizu çabuk kelimelerini topla!
- Mizu kelimelerine dikkat et!
Kelimelerimi birer birer yakalayıp çantama teptim. Tam uzun yuvarlak köşeli pencereleri açtıklarında elimden bir kelimem kaçtı! Acaba hangisiydi? Neden bu kadar önemli, kaçsa ne olabilir demeyin. Kaçan bir kelimeyi gözden kaybederseniz hayatınız da o kelimeyi bir daha kullanamazsınız! Çantamdaki kelimelerle kurduğum cümlede benim en çok sevdiğim ve en çok kullandığım kelime yoktu! “Evet.” Kardeşimin asla kaçırma dediği kelime! Kelimeler de insanlar gibidir, bazen özgür olmak isterler!
Hemen kelimemin peşinden koştum. Çok hızlıydı ve kolejin bahçesinden dışarıya kaçtı. Onu gözden kaybedersem bir daha asla o kelimeyi kullanamazdım. Birkaç saat sonra kelime yorulmuştu ve bir ağacın gölgesinde dinleniyordu. Bir ormanın içine ne ara gelmiştim? Kuş cıvıltıları bana eşlik ediyordu. Kelimeyi tam yakalayacaktım ki kanımda bir şey hissettim. Sanki kanıma birkaç litre soğuk su eklemişlerdi! Bu sırada kelimem harekete geçti. Benim hiç hâlim kalmadığı için kelimeme yalvardım.
Kelimeme eğer onu gözden kaybedersem bir daha asla evet diyemeyeceğimi ve ona en çok kullandığımın kelime olduğunu söyleyince duraksadı ve bana döndü. Birden kucağıma atladı ve hayırı çok özlediğini söyledi. Hemen yola koyulduk. Sonunda kaybolan kelimeme kavuşmuştum. Dört beş saat sonra Ejderhalar Kolejini gördüğümde kelimemle dinozor dişli, kaplan çizgili, kitap okuyan bir zürafa hayal ediyorduk. İçimden şöyle dedim: İnsanlar kelimelere çok benzer, bir şey yanlış olursa her şey karışır.