Yazar: Sude SAYGIN (11 Yaşında)
Çizer: Zehra Gökmen (10 Yaşında)
Dönem değişmiş, yıllar eskimiş ve teknoloji ilerlemişti. Ama insanlar yine eskisi gibi teknolojiye bağımlı, esir kalmıştı. Hatta insanlar daha da zombileşmişlerdi. Ve de artık duygularını aktaramamaya başlamışlardı. İnsanlar robot gibi davranıyorlardı. Duygusuz… Çoğu insan bu durumdan şikayet etmiyordu. Fakat Miray bu durumdan hoşnut değildi. Ve birde hasta anneannesi. Aslında o kör olduğu için olanlardan pek haberdar değildi. Miray her sabah ki gibi okula gitmeden önce anneannesine uğradı. Anne ve babası eskisi gibi ilgilenmiyorlardı. Onlar telefonları ile meşkullerdi. Anneannesine kahvaltısını hazırladı. Ve haberleri açtı. Hologramlı televizyonlarında teknoloji bağımlılığıyla ilgili konuşuluyordu.
Spiker, yakın zaman da bu konuyla ilgili bilim insanlarının çözüm sunacağını söylüyordu. Miray azda olsa insanlar için ümitlenmişti. Mutlu bir şekilde okuluna gitti. Bu haberden aylar sonra bilim adamları açıklama yaptı. İnsanların duygularını yeniden yaşayabileceğini söylüyorlardı. Hastanelere duygu haplarının geleceğini, düzenli alınırsa hapların işe yarayacağını belirttiler. Duyguları ise yaşlı bakım evlerindeki yaşlıların eskiden yaşadığı anılardan alacaklardı. Bu kulağa üzücü geliyordu. Çünkü yaşlılar bundan sonra eskiden yaşadığı anılarındaki duygularını ve tepkilerini hatırlamayacaklardı. Miray her ne kadar bu habere üzülse de anneannesinin yaşlı bakım evinde olmadığına seviniyordu. Kısa sürede bu haplar hastaneye geldi. Haplar kıpış kıpış satılıyordu. Miray’ın buna ihtiyacı yoktu. Ne de olsa teknoloji ile pek ilgilenmiyordu. Bu haplar gerçekten de işe yarıyordu. Ama mutluluğu alan üzüntüyü, kaygıyı alan öfkeyi, tiksintiyi alan utancı almak istiyordu. Yani insanlar eskisi gibi tüm duyguları yaşamak istiyorlardı. Fakat tüm Dünya’ya yetecek kadar hap yoktu. Bu yüzden bilim insanları diğer yaşlılardan da duygularını alacaklarını belirtti.
İnsanların gözleri kararmıştı. Tek istedikleri duyguydu. Kendi akrabaları olması onları etkilemiyordu. Gözlerine perde inmişti. Miray bunu duyunca büyük bir korkuya kapıldı. Ya anneannesinden de yaşadığı duygularını alırlarsa… Ya Miray ile yaşadıklarını unutursa… Buna başta karşı çıkılmalıydı. Bencillik yaptığını fark etti ve çok pişman oldu. Ama her şey için çok geçti. Görevli insanlar evleri gezmeye başlamışlardı. Evde ki yaşlının kafasına şapkaya benzer bir alet yerleştiriyorlar ve hatırladığı eski anılarının duygularını hortumlu çantaları ile çekiyorlardı. Bununla kalmayıp fotoğraf albümlerini, günlükleri, mektupları ve eski eşyaları alıyorlardı. Bunları da hastaneye götürüyorlar ve içlerindeki tüm duyguyu alıyorlardı. Hastanelere duyguhane denmeye başlamıştı. Burada eşyalardaki ve anılardaki duygular sınıflandırılıp hapa çevriliyordu. Duyguhanelere hastalar giremiyordu. Hastalar için hastaneler vardı, ama çok azdı. Tüm bu olanlar Miray’a korkunç geliyordu. Birçok arkadaşı da Miray gibi düşünüyorlardı. Hatta Miray’ın en yakın arkadaşı Ayşegül’ün dedesinin anıları alınmıştı. Ayşegül bu işlemlerden sonra dedesinin eskisi gibi olmadığını, neşesinin gittiğini söylüyordu. Miray, bir gün ansısın gelip anneannesinin anılarını alacaklarını düşünmek istemiyordu.
Sıcak bir haziran günü Miray, her zaman ki gibi korkuyla anneannesinin evine gitti. Bu sefer korktuğu başına gelmişti. Anneannesinin anılarını almaya gelmişlerdi. Ne kadar feryat etse de işe yaramamıştı. Görevlilerin ayaklarına kapandı ama onlar çoktan anneannesinin anıları çekmişlerdi. Koca bir ömrü sadece 15 saniyede silmişlerdi. Miray anneannesinin ellerinden tutup ağlayarak kendini hatırlatmaya çalışıyordu. Görevliler ise evdeki duygu ve anı dolu olan eşyaları topluyorlardı. Miray çaresizce hıçkırarak ağlıyordu. Ve bir anda anneannesine tüm içtenliği ve sevgisiyle sarıldı. Anneannesi tepki vermiyordu. Miray pes etmişti. Başını öne eğdi. Tam o sırada anneannesi Miray’ın başını okşayarak “Niye ağlıyorsun Mirayım” dedi. Miray buna inanamasa da çok sevindi. Bunu gören görevli dehşet içinde ellerindekileri bırakarak duyguhaneye doğru koştu. Miray anneannesine kendisiyle yaşadıkları anıları soruyordu. Anneannesi hepsini hatırlıyordu fakat diğer sevdiklerini hatırlamıyordu. Miray o an durumu anladı ona sarıldığı için kendisini hatırlıyordu. Anne ve babası da sarılmalılardı. Birkaç gün sonra bilim insanları açıklama yaptı. Haplar yok edilecekti. İnsanların duygularını hatırlaması için tek engelin sevdiklerine sarılmaları olduğunu söyledi. Ve milyonlarca insan sevdiklerine sarıldı. Artık herkes anılarını, duygularını hatırlıyordu.