top of page
Akif Erdem ÜNDAR

Madagaskar Macerası

Yazar: Akif Erdem ÜNDAR (9 Yaşında)
Editör: Ebrar Meva ÖZER (11 Yaşında)
Şef Editör: Yağmur KARACAN


Merhaba, ben Ahmet. Konya’da yaşıyorum ve sekiz yaşındayım, ayrıca uçakları çok severim. Bir de ikizim Mehmet var. O da benim gibi uçakları çok sever (Sekiz yaşında olduğunu söylememe gerek yok herhalde).

Biz küçükken babam bize hep dedemle ilgili hikâyeler anlatırdı. Dedem bir pilotmuş, pek çok yer gezermiş, çok da maceracıymış. Günlerden bir gün dedem büyük bir karar vermiş ve dünya turuna çıkmış. Çıktığı bu efsanevi turdan pek çok bilgiyle geri dönmüş. Hatta gezip gördüğü yerler hakkında bir kitap bile yazmış. Kardeşimle o kitabı okuduk ve pilot olmaya karar verdik. Ancak Mehmet yıllar içinde tıbba ilgi duymaya başladı ve doktor oldu. Ama ben pilotluk hayalimden vazgeçmedim. Yıllar sonra pilotluk sınavlarına girdim ve eğitim uçuşlarına katıldım.

Eğitim uçuşlarında sürekli kullandığım bir uçak var, ismi Rafi. Rafi, önünde bir pervanesi, kırmızı kanatları ve kırmızı gövdesi olan müthiş bir uçak. Aynı zamanda zeki, kıvrak, çok iyi manevralar yapabilen, biraz başına buyruk, cesur ve maceracı bir uçaktır. Huylarımız benzediği için onunla iyi anlaşıyoruz.

Bir gün bir eğitim uçuşu sırasında hava trafiğinde kurallara uymayan uçaklar yüzünden siniri bozulan Rafi beni de alıp Madagaskar’a doğru aniden rotadan çıktı. Yanımızda bir yolculukta gerekli olabilecek hiçbir şey yoktu. Ancak Rafi zeki bir uçaktı yakıt deposu tam doluydu. Düşünmediği tek şey benim midemdi açıkçası iyice acıkmıştım. Uzun bir uçuştan sonra Madagaskar’a indik.

Madagaskar’ın havası sıcak ve nemliydi. Etrafımızda mango ağaçları vardı. Mango demişken benim hâlâ karnım açtı ve aksi gibi mangoyu da hiç sevmem. Rafi arada bir kendi yiyeceklerinden bana sunuyordu.

-Acıktıysan şu contalardan bir iki tane ağzına atabilirsin. Susadıysan da motor yağından iç…

Rafi’yle etrafı dolaşmaya başladık. Yarım saat kadar sonra kalabalık bir yere geldik. Neler olduğunu merak edip kalabalığa doğru ilerledik. Onların heyecanla izlediği şeyi biz şaşkınlıkla izledik. Çünkü horozları dövüştürüyorlardı! Zavallı horozlar çok yorgun görünüyorlardı. İki horoz vardı; birisi siyah birisi kahverengiydi. Kahverengiyi veya siyahı destekleyenler onların ismiyle slogan atıyorlardı. Bu acıya daha fazla dayanamayıp ringe Tarzan gibi atlayıp cumhurbaşkanı edasıyla konuşmaya başlayınca bir anda sessizlik oldu, herkes şaşkın şakın bana bakıyordu.

-Bu hayvanlara yazık değil mi? Bakın her yerleri yara bere! Utanmıyor musunuz bu hayvanlara eziyet çektirmekten? Hayvanlar özgür olmalı. Çünkü onlar da bizim gibi bir canlı. Birisi sizi esir alsa ve dövüştürse nasıl hissedersiniz? Şimdi bir daha düşünün bu yaptığınız doğru mu?

Sözlerimi bitirdikten sonra herkes kendi aralarında konuşmaya başladı. Bazıları homurdanıyor, bazıları bana hak verir gibi kafalarını sallıyordu. Tam oradan kaçmamız gerektiğini düşünürken bir anda alkış koptu. Böylece Madagaskarlılar hatalarını anlamış oldular. Sonrasında bize çok misafirperver davrandılar ve akşam yemeği olarak tavuk pilav ikram ettiler. Sonunda karnım doymuştu. Böylece mutlu ve tok bir şekilde hızlıca eve döndük.
bottom of page