top of page
Mehmet Yusuf Gülyavşan

Muhtarın Projeleri

Yazar: Mehmet Yusuf Gülyavşan (9 Yaşında)

Editör: Mustafa Asım Acar (12 Yaşında)

Çizer: Sümeyye Erva Tozlu (12 Yaşında)


Şehirlerden çok uzak olan küçük bir köyde yaşıyordum. Tertemiz gölün çevresinde güzel leylekleri olan; ormanlık alanın tam ortasında bulunan, doğası temiz ama gelişmemiş bir köydü. Köylüler beni Bakkal Mehmet Dede olarak bilirdi. O gün günlerden pazardı. Köyün yeni muhtarı seçiliyordu. Erkenden kalkıp oy kullanmaya gittim. Oyumu köyün yeni adayı Fahri Bey’e verdim. Oyların hepsi öğlene kadar açıklandı. En çok oy alan kişi Fahri Bey oldu. Fahri Bey aklındaki güzel projeleri muhtar olmadan önce planlamıştı. Artık eski muhtar Ali Bey gitti ve Fahri Bey’in dönemi başladı. O gün tam bir şenlik havası vardı. Çünkü muhtar projeleri köylülere sunacaktı. Ben de heyecanlanmıştım. Köyün gelişmesi ve büyümesi için yapacağı işlerden bahsetti. Köylüler projeleri dikkatle dinledikten sonra bu işleri yapamayacaklarından korktuklarını söylediler. Ve muhtarlarının söylediklerini yapmaktan korktukları için reddettiler.


Muhtarımız Fahri Bey kararlıydı. Çünkü memleketimizin ismini duyurmak ve geliştirmek istiyordu. O sabah bakkalı yeni açmıştım ki Fahri muhtar çıkageldi. Bana sabaha kadar düşündüğünü, en sonunda bir çare bulduğunu; şehre gidip bilim adamlarına korkusuzluk aşısı yaptırmak istediğini söyledi. Ben bu durumu pek hoş karşılamasam bile muhtar Fahri Bey kararlıydı. Dediğimi duymazdan geldi ve yanımdan kalkıp muhtarlığa gitti. Muhtar, iki gün sonra uzak bir şehre gidip oradaki bilim adamlarına korku duygusunu yok eden bir aşı yaptırdı. Aşılarla köye döndükten sonra hepimizin korkusuzluk aşısınıvurulmamız gerektiğini duyurdu. Köylüler vakit kaybetmeden bu aşıları vuruldular. Artık korkusuzca işlerini halledebilecekleri için çok mutluydular. Bense kötü olaylara sebep olacağını düşündüğüm için aşıyı vurulmamak konusunda kararlıydım. Birkaç gün sonra köylüler hiçbir şeyden korkmamaya başladılar. İnsanlar yüzme bilmeden göle atlıyor, sınavdan korkmayan öğrenciler ders çalışmıyor, kamyon sürmeyi bilmeyen çocuklar kamyon sürmeye uğraşıyorlardı. Bu sırada Fahri Bey köye yapılacak projelerin listesini hazırlıyordu. Köylülerin hâli ise gitgide kötüleşiyordu. Uçmayı hayal eden gençler damın üstünden atlamaya, arıların sokmasından korkmayan köylüler arı kovanlarını eve getirdiler. Korkusuzluk aşısı yüzünden sakatlanmalar oluyor ve hastaneler tıka basa doluyordu. Doktorlar sakatlanmalara yetişemiyorlardı. Her yerde bir sorun çıkıyordu. Aşının bu kadar soruna sebep olacağını ben de tahmin etmemiştim. Köy ahalisi için endişelenmeye başladım. Hemen Fahri muhtarın yanına gidip bu olanları haber ettim. Köy halkının hâlini duyunca şaşkına döndü. Hızlıca kalkıp köyü kolaçan etmeye gitti. Köylülerin durumunu görünce çok üzüldü. Memleketi için yapmak istediği projeleri köylüler yapabilecek durumda değildi.


Aradan birkaç gün geçtikten sonra aşıyı vurulmayan bazı aileler köyden uzaklaşmak zorunda kaldı. Muhtar Fahri Bey bir şey yapması gerektiğini biliyordu ama ne yapacağını bilemiyordu. O gün bakkalı açmadan muhtarlığa gitmeye karar verdim. Muhtarın yanına gittiğimde o, bir sandalyede kara kara ne yapacağını düşünüyordu. Ona acilen şehire geri dönüp bu aşıyı yapan bilim adamlarının panzehir yapması gerektiğini söyledim. Muhtar bundan başka çare olmadığı için hızlıca arabanın anahtarını alıp arabasına doğru yöneldi. Hemen arkasından ben de çıktım. Arabanın yanına vardığımızda tekerleri halı gibi yere yapışmış durumdaydı. Aşıdan etkilenen köyün çocukları tekerleri patlatmış ve oradan uzaklaşmıştı bile. Muhtar Fahri, hem sinirlenmişti hem de üzülmüştü. Tekerleri tamir edecek köylü olmadığı için ben, bakkalımdaki malzemeleri alıp geldim. Hemen tekerleri tamir ettik. Muhtar vakit kaybetmeden şehirdeki bilim adamlarının yanına giderek aşının panzehirini yaptırdı. Köye döner dönmez köylülere panzehiri dağıttık. İnsanlar eski hâllerine hemen dönemediler. Yapılan aşı beyinlerini iyice etkilemişti. Birkaç gün sonra iyileşmeye başlayacaklardı. Muhtar Fahri Bey, hem köylülerin hâline hem de projelerini gerçekleştiremeyeceğine üzülüyordu. En çok da köy halkına fayda yerine zarar vermesine üzülüyordu. 


Birkaç gün sonra muhtarın bütün gerginliğini mutluluğa bağlayacak haberi vermek için muhtarlığa gittim. Her şeyin tekrar düzeleceğini, köylülerin kendine geldiğini söyledim. Muhtar söylediklerime inanamadı. Hızlıca köylülerin yanına gitti. Herkesin eski hâline döndüğünü gören muhtar çok mutlu oldu. O zaman her duygunun bir değeri olduğunu çok iyi anlamıştık. Muhtar Fahri Bey, yaptığından özür diledi ve bir daha böyle bir şey olmayacağına söz verdi. Köylüler de muhtarın bu sözleri üzerine “Biz de köyümüzü geliştirip daha güzel bir yer olması için çok çabalayacağımıza söz veriyoruz,” dediler. O günden sonra hepimiz memleketimiz için çok çalışmaya başladık. Kısa bir süre sonra köy çok gelişmiş ve tanınmış bir yer hâline geldi. Hepimiz köyümüzde mutlu ve huzurlu yaşadık.

​​

​​​


Comments


bottom of page