Yazar: Zeynep Büyükmutlu (13 Yaşında)
Editör: Elif Su Derin (14 Yaşında)
Şef Editör: Bilge Özsoy
1947
Nisan ayında çok güzel bir gündü. Terapi yapmaya gideceğim evin yolunu tuttum. Bu yeni danışanımla yapacağım ilk terapiydi. Çoğu zaman kimin evine gideceğim bana bildirilirdi fakat bu seferki hasta saklı tutulmasını istemişti. Eve geldim ve kapıyı çaldım, kapıyı açan bir bayandı ve hiçbir şey söylemeden beni evin en karanlık odasına yönlendirdi. Odaya girmeden bile bilgeliğin kokusunu aldığıma yemin edebilirdim. Ayrıca göreceğim manzaraya beni kimse hazırlamamıştı. Odanın içinde bir yatak, bir halı, kitap okuma koltuğu, bir çalışma masası hemen yanında ise koca bir kitaplık ve tam karşımda izafiyet teorisini (görelilik teorisi) bulan, adı her yerde konuşulan kişi oturuyordu. Evet, bu Albert Einstein idi. Lafı hiç uzatmadan sormaya başladım:
- Merhaba Einstein Bey, bugün nasılsınız?
- Sizce asıl mesele iyi olmak mı? diyince biraz şaşırdım fakat devam ettim.
- Sizinle sohbet etmek istiyorum uygun mudur?
- Tabii, başka bir şey isteseydiniz şaşardım.
- Kaç yılında, nerede doğdunuz?
- 14 Mart 1879 yılında Almanya’da dünyaya geldim.
- Boyunuz ve göz renginiz ne?
- Bunu niye sordunuz bilmiyorum ama boyum 173/175 civarlarında, gözlerimse kahverengi.
- Peki, bu kadar zeki olmanızı neye bağlıyorsunuz?
- Şahsi konulara girmek istemem fakat isterseniz buluşlarımdan bahsedebilirim.
- Birazdan duymak isterim ama önce diğer fizikçilerle iyi anlaşabiliyor musunuz, onu öğrenmem lazım.
- Anlaşamıyoruz değil fakat fiziği nasıl anladığımız ve araştırmalarımızın dünyaya nasıl hizmet verebileceğine ya da zarar verebileceğimize dair farklı inançlarımız var.
- Peki, en çok sevdiğiniz teoriniz hangisi?
- Hmm, sanırım genel görelilik teorisi çünkü sayesinde Nobel ödülü kazandım ve bence hayatımızı kolaylaştıracak ender teorilerden. Ayrıca bu teoriyle birçok Amerikalı bilim insanını etkilemeyi başardım.
Tam başka bir soru yönetiyordum ki asistanı odaya girip Einstein’a yüksek lisans öğrencilerine vereceği dersine geç kalacağını hatırlattı. İzin isteyip çıktı. Ben de ertesi gün tekrar ziyaret edeceğimi söyleyip evden ayrıldım. Notlarımı defterime geçirip günümün geri kalanında başka hastalarla ilgilendim.