Yazar: Akif Erdem ÜNDAR (9 Yaşında)
Çizer: Meva Özcan (13 Yaşında) Editör: Elif İrem TÜRKEL (11 Yaşında)
Şef Editör: Yağmur KARACAN
Merhaba, ben Lidya. Gordin ülkesinin Linko şehrinde yaşıyorum. Ülkemiz ağaçlık, geniş düzlükler ve mis gibi kokan çiçeklerle dolu bir yer. Ayrıca Zadana kebabı, Bantuni, dışlı köfte ve biraz da ülkemizde hayatın pahalı oluşuyla meşhuruz.
Bir pazartesi sabahı her şey normal gidiyordu. Babam haberleri izliyor, ben kitap okuyordum. Annem ise yemek yapıyordu. Babam haberleri izlerken bir kanalda ülkenin cumhurbaşkanı konuşma yapıyordu:
“Değerli vatandaşlarım, biliyorsunuz ki piyasadaki fiyat artışları artık önüne geçilemez bir hâl aldı. Ülkemizdeki bu tüketim çılgınlığını durdurabilmek amacıyla bakanlarımla konuşup parayı yasaklamaya karar verdik. Hayırlı, uğurlu olsun. Artık alışverişlerinizi takasla yapabilirsiniz.”
Paranın yasaklanmasına babam da ben de çok şaşırdık ama evet, alışverişlerimizi artık takasla yapacaktık. Ancak ben takasın ne olduğunu bilmiyordum. Bu yüzden babamdan biraz bilgi aldım. Acaba parasız hayatımız nasıl olacaktı?
Ertesi gün annem bir demet maydanoz karşılığında yarım kilo portakal satın aldı. Babam iki kitap verip bana ve küçük kardeşime kalemlik aldı. Kantinimizde ise bir çikolata için bir kalemtıraş veriyorduk. Yani her şey yolundaydı ve mutluyduk.
Yasağın başlamasının üzerinden iki gün geçmişti ve yavaş yavaş işlerin rengi değişmeye başladı. Kardeşim kantinden bir simit almak için kolundaki akıllı saatini, annem bir demet ıspanak için kolyesini, okuldaki arkadaşlarım bir futbolcu kartı satın almak için annelerinden gizlice evdeki misafirler için ayrılmış olan dokunulmaz tabaklardan verdiler. Yani durum kötüydü.
Ben de acaba bu durum başka yerlerde de aynı mı diye düşünerek televizyonu açtım. Ne yazık ki durum bizimle aynıydı. Hatta daha kötüydü denilebilirdi.
Haberlerde yurt dışına gitmek isteyen yolcuların bilet alamadıklarından, yurt dışından gelen gıda ve diğer ihtiyaçların ülkeye girişinin durduğundan, insanların ev ve araba alamadığından ve hırsızların küçük çocukları şekerle dolandırdığından bahsediyordu. Ama ne cumhurbaşkanı ne bakanlar bu duruma el atıyordu. Birinin bu sorunu çözmesi gerekiyordu. O kişi de bendim!
En hızlı yolun video çekmek ve paylaşmak olduğuna karar verdim. Annem 13 yaşıma girince bir telefonum olabileceğini söylemişti. Şanslıydım. Bir hafta sonra 13. yaş günümdü. Üstelik babam telefonumu para ile alışveriş yasaklanmadan önce sipariş etmişti ve telefonum gelmişti.
Telefonumla ilk işim sosyal medya hesabı açmak oldu. Sırada video çekmek vardı ama ilk kez sosyal medyada paylaşım yapacaktım, bu yüzden biraz gergindim. Ama bu videoyu çekmezsem ülkenin batacağını düşünüp korkumu yendim. İlk önce üstüme başıma biraz çekidüzen verdim. Saçımı bir görseniz, saçım şekil önümden çekil olmuştu, gömleğim ve kotum yakıyordu, parfümüm horoz şekeri kokuluydu. Videoda parfüm ne alaka dediğinizi duyar gibiyim ama ne yapayım, kendimi iyi hissettim.
Videom kısaca bu yüzyılın takasa uygun olmadığından bahsediyordu. Paylaşımım epey hızlı yayılmış ki haberlere bile konu oldu. Bir anda ünlü olmuştum. Hatta bir haberde cumhurbaşkanı şöyle konuşma yapıyordu:
“Değerli vatandaşlarım, bildiğiniz üzere parayı yasaklamıştık. Fakat işler umduğumuz gibi gitmedi. Sosyal medyada bir gencimizin de söylediği gibi bu devirde takasla işler yürümez. Ayrıca bu sebeple yaşanan olumsuzluklardan dolayı tüm vatandaşlarımdan özür diliyorum. Artık paraya geri dönüyoruz. Hayırlı, uğurlu olsun.”
Ülkenin sorununun çözülmesinde küçük de olsa bir katkımın olmasına çok sevindim. Umarım bundan sonra hem ülkemiz hem de dünya için daha güzel günler bizi bekliyordur.