Yazar: Elif Nur Elğay (13 Yaşında)
Editör: Salih Doygun (11 Yaşında)
Nesrin, küçüklüğünden beri uzayı çok seven bir çocuktu. Parlak yıldızlara, rengârenk gezegenlere, gök cisimlerine bayılırdı. Fakat astronot olmak, zorlu görevlere çıkmak ona göre değildi. O Mars’ta oturup limonata içerek yıldızları seyretmek istiyordu. Öyle ki birinci sınıf öğretmeni büyüyünce ne olacağını sorduğunda, “Büyünce Mars’taki ilk kafeyi işleteceğim,” dediği için 1/Z sınıfında uzun süre alay konusu oldu. Hatta babası bile “Öyle şey olmaz!” dedi. Fakat Nesrin, insanlık tarihinin ilk uzay kafesini işletmeyi kafasına koymuştu. Bu yüzden uzun uzun çalıştı, uzay hakkında yazılmış tam 537 kitap okudu. Kullanıldığı 9 yıl, 7 ay, 23 gün boyunca Kepler uzay teleskobunun keşfettiği 530 bin 506 yıldızın isimlerini tek tek ezberledi. Tuvalet kâğıdı rulosundan yapılma teleskobu ile gökyüzünü gözlemleyip bir yıldız keşfetti, bu yıldıza “Güneş” adını verdi.
Tüm bu uğraşıp didinmeleri sonunda Nesrin, önemli bir gök bilimci oldu. Tüm ülkelerin uzay ajanslarının katıldığı bir toplantıda uzay kafesi ile ilgili hayallerini dile getirdi. Başta Türkiye Uzay Ajansı olmak üzere tüm kurumlar, astronotlar için uzay besinleri üretecek bir kafenin yararlı olacağını düşünüyordu. Kafenin tasarımı tamamen Nesrin’e ait olacaktı ve tabelasında “Nesrin’in Uzay Kafesi” yazacaktı. Fakat böyle bir kafe için uygun arazi bulmak zordu. Dahası Mars’a çimento kamyonu gönderip inşaat yapmak o kadar kolay değildi. Fakat NASA, bu projenin gerçekten çok işe yarar olduğunu düşündüğünü ve bu konuda Türkiye’ye hiçbir yardımı esirgemeyeceğini söyledi. Bunun için bir dizi roket uzaya gönderilecekti. Daha önceki büyük uzay programları olan Apollo ve Artemis, isimlerini eski Yunan tanrılarından alıyordu. NASA bu geleneği devam ettirdi ve yeni uzay programının adını Asteria koydu. Asteria-1, olağanüstü güçlüydü. Son derece gelişmiş bilgisayar sistemlerine sahipti. Bu rokette iki astronot görev alıyordu. Biri NASA tarafından görevlendirilen bir yetkiliydi, diğeri ise bu projenin fikir annesi Nesrin. Beklenen gün gelip çatmıştı. 3… 2… 1… Fırlat! Roket hızla göğe yükseldi.
Asteria-1 çok hızlı ilerliyordu. Dahası tamamen bir bilgisayarın kontrolünde olduğu için astronotların pek bir şey yapmasına gerek kalmıyordu. Bu sayede Nesrin, hayalini kurduğu gibi yıldızları ve gezegenleri seyredebiliyordu. Sonunda Mars’a geldiler. Asteria-1 gelişmiş bilgisayarıyla Mars’ı taradı ve kafe için en uygun noktayı kaydetti. Ardından geri dönmek için motorları çalıştırdılar. Ancak hiçbir hareket olmadı. NASA’nın görevlendirdiği astronot hemen motorun yanına gitti. Motorda hiçbir sorun yoktu ama bir türlü çalışmıyordu. Nesrin hemen merkeze bağlanmaya çalıştı. Fakat başaramadı çünkü uzaylıların nükleer enerjili uçan dairesi Asteria-1’in tüm donanımını durdurmuştu. Uçan daire alçaldı ve içinden beş uzaylı çıktı. Nesrin, “Lütfen bize zarar vermeyin!” diye bağırdı. Astronot da, “Please, don't hurt us!” dedi. Uzaylılardan biri “-!,/*&(=?^<#.$%[{_”diye karşılık verdi. Nesrin bu sözlerden hiçbir şey anlamamıştı. O sırada başka bir uzaylı uçan daireye girdi. Çıktığında kafasında bir kask, elinde ise tablete benzer bir şey vardı. Tablete benzer şey (bu aletin adı uzaylı dilinde “İTUENS-08” idi) Nesrin’in beynini taradı ve Türkçe dilini kask aracılığıyla (Bu aletin adı da “ONERATUS-06” idi) kendi beynine yükledi. Ardından “Burada ne arıyorsunuz?” diye sordu. Kısa bir konuşmanın ardından uzaylılarla dost oldular. Uzaylılar Asteria-1’i tekrar serbest bıraktı. Dünyadakiler, roketle bağlantı kesilince çok telaşlanmışlardı. Nesrin ve astronot onlara korkulacak bir şey olmadığını söyledi.
Onlar yokken kafe için malzemeler hazırlanmıştı. Nesrin birkaç ay sonra yine uzaya gidecekti. Nihayet Asteria-2 hazırdı. Kalabalık bir ekiple yola çıktılar. Plana göre kafe, üç ayda inşa edilecekti ama bir günde bitti. Çünkü uzaylılar onlara yardım etmek için hiper inşaat robotlarını yardıma yollamışlardı (bunların asıl adı “FODİENS-05” idi). Nesrin hemen galaksi pastası, Mars çöreği ve astronot bayıldı yaptı. Uzaylılar ve astronotlar güzel bir ziyafet çekti.
Nesrin yakında Mars’ı yaşanabilir bir yer hâline getirmeyi hayal ediyordu. Uzaylılar ona bu konuda yardım etmişlerdi. Yüzlerce uzaylı hızla yeni şubeler inşa ediyor, bir yandan da nefis tatlıların keyfini çıkarıyorlardı. Asteria-3, 4, 5 ve 6 ile yüzlerce insan, uzay kafesinden alışveriş yapmaya gelmişti. En önemlisi ise Nesrin’in babası artık hiçbir şeyin imkansız olmadığını biliyor ve kızıyla gurur duyuyordu.