top of page
Tuğba Coşkuner

Yağmur Karacan ile Röportaj


Mudita'nın onuncu sayısında genel yayın yönetmenimiz Tuğba Coşkuner, şef editörümüz Yağmur Karacan ile röportaj yaptı.


8 yaşındaki Yağmur, şimdiki Yağmur’u görse ne tepki verirdi, neler söylerdi?


8 yaşındaki Yağmur'un en büyük hayali yazar olmaktı. Okul öncesi dönemde de çokça hayal kuran, hayali arkadaşlarıyla oyunlar oynamayı seven bir çocuktu. Bir gün kitap okuma saatinde yanında kitabı yoktu fakat boş bir defteri vardı. "Neden kendi kitabımı yazmıyorum ki?" diye düşündü ve olanlar oldu...


Ortaokul ve lise yıllarından bakıldığında şu anki konumu onun için imkânsızdı. Küçük bir yerde yaşıyordu, sosyal çevresi sınırlıydı ve olanklar da kısıtlıydı. 8 yaşındaki Yağmur ve 25 yaşındaki Yağmur bir yerlerde tesadüfen karşılaşsalar minik versiyon büyülenirdi galiba. Hiç pes etmediği için, zorlu yokuşları tırmanmaktan korkmadığı için ve küçük bir çocuğun hayaline sımsıkı sarıldığı için onunla gurur duyardı.


“Onun Gibi Yaşamaya Var Mısın?” kitabınızın hikâyesi nedir? Bu kitap nasıl doğdu?


"Onun Gibi Yaşamaya Var Mısın" benim ilk romanım. Hâlen çiçeği burnunda diyebiliriz.


Kahramanımız Tarık, 11 yaşında. Hem YouTuber hem de basketbol takımının kaptanı. YouTube onun için anılarını biriktirebileceği bir mecra. Fakat her çocuk gibi yaşamı çoğu zaman sıradan. Bu noktada Tarık'ın hayatına hayranı olduğu bir basketbolcu dahil oluyor ve onu Peygamberimiz gibi yaşamaya davet ediyor. Bizler de Tarık'ın bu eğlenceli challenge macerasını okuyoruz.


Aslında kitap kardeşimin YouTube'a olan ilgisinden doğdu diyebiliriz. Hem izlemeyi seviyordu hem de bulduğu telefonun kamerasını açıp bir yere koyuyor ve sanki gerçekten bir kanalı varmış gibi videolar çekiyordu. Bu ilgiyi nasıl verimli kullanabiliriz diye düşünürken YouTuber Tarık hayatımızın bir parçası hâline geldi.


20 yıl sonraya ışınlanalım. Allah sağlık, sıhhat ve afiyet versin. 20 yıl sonraki bir gününüzü nasıl hayal ediyorsunuz?


20 yıl sonra tam tamına 45 yaşında oluyorum... Kulağa biraz büyük geldiğini itiraf etmeliyim.


20 yıl sonra çok sevilen kitaplar yazmış bir yazar olarak hayal ediyorum kendimi. Hatta birkaç kitabım filme uyarlanmış ve onları sinemada izleyebilecek kadar şanslı birine dönüşmüşüm. Senaryo eğitimi de almışım. Yazmak hayatımın vazgeçilmez bir parçasıymış. Tıpkı bir memur gibi sabah erkenden kalkıyor, kıyafetlerimi giyip kahvemi demliyor ve bilgisayarımın başına geçip yazmaya başlıyormuşum. Okurlarım yeni bir kitabın müjdesini dört gözle bekliyormuş...


Hayal kurmanın galiba en çok bu yönünü seviyorum. İstediğim gibi eğip bükebiliyorum bir şeyleri. Şaka bir yana, umarım çocuk edebiyatı alanında akademik kariyer de yapmışımdır. Ayrıca çocuklarım da kocaman olmuşlardır herhalde. Annelerinin kitaplarıyla büyümüşlerdir ve inşallah bu hissi en az benim kadar sevmişlerdir.


En sevdiğiniz üç kitap nedir? Mudita okurlarına önerir misiniz?


"En sevdiğin" şeklinde başlayan sorulara cevap vermek öyle zor ki! Sanki bir anda zihnimde devasa bir obruk meydana geliyor ve sevdiğim şeyleri yutuyormuş gibi hissediyorum... O yüzden üzerinde uzun uzun düşünülmemiş bir üçlü sayacağım. Ortak paydaları üçünü de son derece ilham verici buluyor olmam. Mudita okurlarına da gönülden tavsiye ederim.


  1. Küçük Prens | Antoine de Saint-Exupêry

  2. Nokta | Peter H. Reynolds

  3. Çocuk, Köstebek, Tilki ve At | Charlie Mackesy


Mudita sizin için neyi ifade ediyor?


Mudita benim için içi hayallerle dolu bir evren. İçeriye adım attığım andan itibaren imkânsız diye bir şey kalmıyor. Bu evrende her şey mümkün. Dergimizin hem yazarlarına hem de editörlerine öyle imreniyorum ki. Kesinlikle çok şanslılar. Acaba ben çocukken de Mudita olsaydı neler olurdu diye düşünmeden edemiyorum.


Geleceğin yazar ve editörleriyle birlikte olmak muhteşem bir his. Günün birinde kendimi birçoğunun imza kuyruğunda bulacağıma eminim.


Kitap yazmak isteyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?


Okul söyleşilerinde çocuklardan en sık aldığım sorulardan birisi olsa gerek. Bunun iki altın kuralı olduğuna inanıyorum:


  1. Çok kitap okumak.


Neden, ne alakası var diye düşünenler olabilir belki. Ama inanın bu bizim için çok önemli. Çokça kitap okumak aslında farkında olmadan nasıl yazmamız gerektiğini, bir fikri kurgulamayı, maceralı bir hikâyeyi okura başarılı bir şekilde anlatabilmeyi öğretecek.


2. Bol bol hayal kurmak.


Kitap yazmak demek aslında hayal kurmak demek. Zihnimizde oluşturduğumuz dünyaları, bizimle konuşan karakterleri yazıyla buluşturmak demek. Ne kadar çok hayal kurarsak, o kadar iyi yazacağımız kanaatindeyim. Hatta Tuğba Coşkuner'in hocamızın "Hayal gücü bir kastır." sözünü çok severim. Nasıl ki vücudumuzdaki kasları sporla aktif bir hâle getirebiliyorsak, hayal gücünü de bol bol hayal kurarak daha aktif, daha güçlü ve daha üretici bir forma sokabiliriz.


Yazdığımız ilk metinler mükemmel olmayabilir. Zaten mükemmel diye bir şey de yoktur. Yazma işi bir rutine dönüştüğünde muhakkak hoşumuza giden şeyler de yazacağız. Hatta bazılarını çokça beğeneceğiz. Bazıları hiç ummadığımız başarılar bile elde edecek. Yeter ki pes etmeyelim. Önümüzde upuzun bir yol var.


“Onun Gibi Yaşamaya Var Mısın?” kitabınızın devamı gelecek mi? Şu an başka bir kitaba çalışıyor musunuz?


Bu da yine söyleşilerde karşılaştığım popüler sorulardan biri. Okurlarım hem Tarık'ın yeni maceralarına hem de yan karakterli yakından tanıdıkları başka maceralara karşı heyecan dolular. Sanıyorum ki bunu zaman gösterecek. Fakat YouTuber Tarık evreninden bağımsız olarak üzerinde çalıştığımız yeni bir proje var.


“Onun Gibi Yaşamaya Var Mısın?”ı elinize aldığınızda ilk ne hissettiniz? Kaygı, umut, heyecan…


İlk karşılaşmamız mart ayında, Bursa’daki kitap fuarında olmuştu. Nice zamandır yolu gözlenen bir dosta kocaman sarılmak gibiydi... Çok heyecanlandığımı, arkadaşlarıma "Bu gerçek mi?" diye birkaç defa sorduğumu hatırlıyorum. Kesinlikle bir rüyadan farksızdı. Ama karnıma minik minik ağrılar girdiğini de itiraf etmeliyim. Sanırım bu duygu karmaşasını tüm yazarlar yaşıyordur.


“Onun Gibi Yaşamaya Var Mısın?” kitabını okumadan önce okurlarınıza hangi hazırlıkları yapmalarını tavsiye edersiniz?


Öncelikle kemerlerini sıkıca bağlamalarını tavsiye ederim çünkü YouTuber Tarık'ın evrenine doğru uzun bir yolculuk bizi bekliyor. Bazen Tarık'la beraber güleceğiz ama bazen de üzüleceğiz. Kimi zaman koşup kimi zaman da düşeceğiz. Bilirsiniz, hayat düz bir çizgi değildir. İnişler, çıkışlar, kahkahalar ve gözyaşları...


Umarım tıka basa sevgiyle doldurabileceğiniz kadar büyük olan kalbinizde Tarık'a yer açmışsınızdır. Zira kendisi tam da oraya konmak üzere size doğru kanat çırpıyor. Onu en az benim kadar sevin, olur mu?

bottom of page