top of page
Buğlem AYAZ

Yıldız, Kelebek ve Deniz

Yazar: Buğlem Ayaz (13 Yaşında)

Editör: Dilara Çamur (13 Yaşında)

Çizer: Elif Kavak (9 Yaşında)


- Hayat, bizi kendinden vazgeçirmek için elinden geleni yapmalı mıydı? Bıktım, usandım artık. Acı, keder ve üzüntü hayatımın temel bir parçası hâline geldi. Ama neden? Bana bir sebep lazımdı. Yorulmak mı yoksa sıkılmak mıydı bu sebep? Hayat bir gemi, ben ise bir limanım sanki ama gemi bir fırtınanın içinde kaybolup duruyor. Bir umut gemiyi bulmaya çalışsam da karşıma çıkan sadece bir gemi enkazı oluyor. Hayatın bir amacı yok, boşluklarla dolu bir zaman kapsülünden farkı yok…

- Evet, işte aradığın cevap bu! Boşluk!

- Anlamadım. Hayatın boş bir şey olduğu doğru ama bu cevap neden boşluk olsun ki?

- Şu şekilde düşünmeyi denesene, hayattan almak istediğin ne? Biraz anlatır mısın?

- Mutluluk, huzur, birkaç kahkaha, en güzel şarkıların bitmemesi, keyifli günler, onlardan oluşan onlarca yıl, sonsuza kadar sürmesini istediğim en güzel anılar...

- Peki, bunları için ne yapmalısın; düşündün mü hiç?

- Hayır, bu saçma olmaz mıydı? Bunları zaten hayat bize vermiyor mu?

- Hayır, senin istediklerini hayat veremez. Öncelikle, hayat bir zihin okuyucu değildir. Bunu unutma çünkü böyle olsaydı her şey istediğimiz gibi olurdu...

- Keşke olsa. Üstümden Dünya'dan bile büyük olan bir yük kalkardı.

- Lafımı kesmen hoş değil.

- Kendimi tutamadım, kusura bakmayın. Ama haksız mıyım, hayat bizim zihnimizi okusa güzel olmaz mıydı?

- Güzel olurdu belki. Ta ki her şeyin istediğimiz gibi olmasından sıkılana kadar.

-Size katılmıyorum, bence bu şekilde hayat çok daha eğlenceli olurdu.

- Şimdi söyle; yere serilen düz bir ipte mi yürümek mi daha eğlenceli olurdu yoksa havada asılı, biraz kıvrımlı bir ipte yürümek mi?

- Şimdi anlıyorum, o kıvrımlı yol neşe ve hüznün karşımı. Bu karışımın hayatı oluşturduğunu söylemeye çalışıyorsunuz, değil mi?

- Evet, zaten aynı duygularla bir hayat yaşasak o renkli satırlarına sığmayacak kelimeleri biriktiren kilitli günlükler olur muydu?

- Olmazdı tabii. Tebrikler!

- Tebrikler mi, neden?

- Beni ikna ettiğiniz için.

- Sana bir şeyler kattığım için mutluyum sessiz öğrencim, demek sohbete katılmaya karar verdin.

- Doğru, sohbete katıldım ama beni hayat için yapmam gerekenler olduğuna ikna edemezsiniz.

- O kadar da emin olma. Hayat, canlı değildir. Bu yüzden istediklerimizi elde etmek gibi bir şansı da yoktur.

- Ben ne yapabilirim?

- Seni neler mutlu eder?

- Neşeli şarkılar, dostlarımla geçirdiğim anlar, hikayeler, dışarıda dolaşmak ve daha bir çok şey.

- O zaman bunları yap. Yerinden kaldırıp dans ettirecek şarkılar dinle, dostlarınla daha çok vakit geçir, hikayelerini okumaya devam et, etrafındakilere anlat, dışarıda en sevdiğin yerleri gez. Normalde yaptığından daha fazla yap bunları. İşe yarayacak.

- Anladım, umarım işe yarar.

- Bence de, hazır fırsat varken başlayın. Güzel bir yürüyüş başlangıç için iyi gelebilir. Unutmayın, hayat içindeki eğlence ve hüznü ayarlamakla ilgilidir. Eğlenceni arttır ki o denge bozulmasın.

 

 Tatlı birkaç teşekkürden sonra yanından ayrıldılar. Ben, bu öğütleri veren insan, bu okulun sevilen ya da sevilmeyen edebiyat öğretmeniyim. Bana Yıldız diyorlar ama benim derdim öğrencilerimi ışıldatmak. Birçok öğrencim var ama az öncekiler farklıydı. Dertleri olduğunda hep yanıma gelir anlatırlar. Benim Yıldız olduğumu düşündüklerinden elimden geldiğince onları aydınlatırım ve teşekkür edip koridorun sonundaki merdivenden bahçeye inerler.

 

 Onlara isimleriyle hitap etmeyi sevmiyorum. Ben onlara Deniz Kabuğu ya da Kelebek diyorum. Deniz Kabuğu, istediğini aldıktan sonra incisine bütün ışığı toplar ve geri kapanır. Yeni bir derdi olana kadar yanıma uğramaz, derdi olduğunda da o kararmış incisini ışıldatmak için yanına geri gelir. Kelebek ise Deniz Kabuğu'nu takip eder, dinler, net ve gösterişli bir sözle ikna olduğunu söyler. Ama anlatacaklarımın bitmediğini anladığı zaman sohbete o zaman dahil olur. Deniz kabuğu ve Kelebek her geldiğinde şu espriyi yaparım: “Selam tatlı hanımlar. Bakalım bugün hangi ilacın dozunu unutup zehre çevirdiniz?”

bottom of page