Yazar: Yusuf Ziya DEMİR (11 Yaşında)
Çizer: Nur Asya AKOVA (12 Yaşında) Editör: Yağmur KARACAN
Merhaba, ben Ali. Biz çok zenginiz hatta özel yıldız şeklinde bir sürü ışığı olan bir yatağımız var. Babam özel küp bir restorandan bedava yemek alır. Hatta restoran sahibi babamın şöhretine dayanamadığı için ona yemekleri bedava veriyor. Bazen kokuları kötü olsa da iştahla yiyoruz. Ama ben restoran sahibini hiç görmedim.
Bizim ailede herkesin bir sürü arabası var ve hep onları süreriz. Hatta babamın bir de parkı var. Hep orada oynarım. Ve babam çok iyi biri olduğu için diğer çocukların da oynamalarına izin verir. Ben okula gitmiyorum. Okullar paralı ama benim gitmeme sebebim o değil. İlk gittiğimde müdür anneme şöyle demiş:
-Bu çocuk çok akıllı. Bunu buraya getirmenize gerek yok.
Babam o kadar zengin ki asla beni yürütmez. Çünkü bacaklarıma zarar gelirmiş, düşermişim vs. Bu yüzden çevremdeki herkes beni kucağında taşır. Ve bir gün düştüm de. Bacağım o kadar çok kanamıştı ki o zaman yerde bir göl oluşmuştu. Ve babamın 2 tekerlekli özel bir arabası vardır. Çok hızlı gider.
Bir gün babamla annemin konuşmasına kulak misafiri oldum:
-Hanım, bizim hem iş hem de bir arabaya ihtiyacımız var. Bisikletle olmaz. Hem de bir külüstür bisikletle. Zaten bir işim bile yok. Yani çöpten yemek topluyoruz. Acaba restoran yemekleri nasıldır?
- Bey, yemeğin hazır: Bayatlamış fasulye ve biraz patates.
Annem restoran yemeklerine karşın bizim yemeklerin konusu açıldığında hep babamın sözünü keser. Ama ben buna alıştım. Benim kafaya taktığım o değil. Nasıl babam o bisiklete külüstür dedi, o çok güzel bir bisikletti, bence. Bir de biz yemekleri restorandan değil çöpten topluyormuşuz. Bunu daha önce nasıl fark edemedim?! Ama sonuçta bizim özel bir otelde değil de dışarıda yattığımızı, bizim restorandan değil de çöp kutusundan yemek topladığımızı öğrendiniz.