top of page
Sare İzci

Çiçekçi Köyün Arıları

Yazar: Sare İzci (10 Yaşında)

Editör: Ayşe Hümeyra Peru (13 Yaşında)



Bir zamanlar upuzun dağların ardında, köy halkının çiçekçilikle uğraştığı küçük bir köy vardı. Bu köyün adı “Çiçekçi”ydi. Her köyün bir muhtarı olduğu gibi bu köyün de Orhan adında bir muhtarı vardı. Orhan Muhtar; zayıf, uzun boylu, esmer bir adamdı. Her ne kadar boyu uzun olsa da aklı boyuyla ters orantılıydı, buna rağmen  köyün en akıllısıydı. Bir gün bir köylü, Orhan Muhtar’ın yanına gidip şöyle dedi:          

 - Muhtarım, sen de biliyorsun ki köyümüz çiçekçilikle uğraşıyor. Hemen hemen tüm köylülerin çiçek bahçeleri ve çiçekçi dükkânları var. Turistler, çiçekçi dükkanlarını ve eşi benzeri olmayan bu çiçekleri görmek için kilometrelerce yoldan geliyor ama maalesef   arıların sokmasından çok rahatsız oluyorlar. Arıların insanları sokmadığı bir günümüz geçmiyor. Halkımız ve ziyaretçilerimiz bu durumdan şikayetçi oluyor. Bu arılardan kurtulsak olmaz mı?

Orhan Muhtar, arılardan gelen şikayetleri duymaktan sıkılmıştı ve hiç düşünmeden köydeki tüm arıları yok etmeye karar verdi. Bütün köy halkı toplandı ve ellerine arı zehiri alıp gördükleri tüm arıları öldürmeye, kovanları yıkmaya başladılar. Köy halkı artık köyde tek bir arı kalmadığında büyük bir kutlama yaptılar ama başlarına gelecek felaketen hiçbirinin haberi yoktu. Aylar geçti. Çiçeklerin en çok açtığı nisan ayında bile bir tane çiçek açmadı. Çiçek bahçeleri çiçeksiz kaldı. Köylüler çiçek satamıyorlar, para kazanamıyorlardı. Kuruyan yalnızca çiçekler değildi. Buğdaylar kuruduğu için fırıncılar, ekmek yapacak un bulamaz olmuştu. Ağaçlar kurumuş, ovalar sararmıştı. Evcil ve yabani hayvanlar yiyecek bulamıyordu. Büyük bir kıtlık yaşanıyordu. Otçul hayvanlar yiyecek bulamadığı için sayıları gittikçe azalıyordu. Dağlarda yaşaması gereken kurt sürüleri avlayacak hayvan bulamadığı için köydeki evcil hayvanlara ve insanlara saldırmaya başlamışlardı. Köylüler artık zorunlu olmadıkça evden dışarıya adım atmaz olmuştu. Geceleri sıcaklık düşüyordu ama köylüler dışarı çıkamadıkları için ormandan kuru odun getirip yakamıyorlardı. Kısacası köydeki hayat durma noktasına gelmişti.

Orhan Muhtar, bu felaketlerin nereden geldiğini düşünüyordu. Birden aklına geçen aylarda köydeki tüm arıları yok ettikleri geldi. “Acaba tüm bunlar arıları yok ettiğimiz için olabilir mi?” dedi. Bunu öğrenmek için köydeki küçük kütüphaneye gitti. Kütüphane küçüktü ama Orhan Muhtar’ın istediği bilgiyi verecek kadar kitap bulunuyordu. Muhtar, saatlerce araştırdı ve sonunda öğrendi. “Arılar, ağaçların ve diğer tüm bitkilerin çiçeklerine giderek polenleri dağıtıyor; böylece tozlaşmayı sağlıyordu. Bu nedenle bitkilerin çoğalmalarının ve meyve vermelerinin en büyük destekçisi arılardı.” ​Orhan Muhtar bunları öğrenince yaptıkları büyük hatayı anladı. Durumu düzeltmek için hemen bir plan yaptı. Kütüphanedeki kitaplardan öğrendiği kadarıyla Muğla ve civarında yoğun bir şekilde arıcılık yapılıyordu. Bu güzel bir haberdi çünkü Muğla kendi köylerine çok uzak değildi. Yanına birkaç köylü alıp bir kamyonla Muğla’ya gitti. Orhan Muhtar, Muğla’daki köylülere durumu anlattı. Köylüler, Muhtar’a ve Çiçekçi Köyüne yardımcı olmak için kamyona kovan kovan arı yerleştirdi. Muhtar ve yanındakiler hemen köylerine döndüler. Kovanları köyün içine ve çevresine yerleştirdiler.

Aradan birkaç ay geçti. Çiçekler açmaya, ağaçlar ve ovalar yeşermeye, yabani hayvanlar dönmeye başladı. Orhan Muhtar ve tüm köylüler her canlının bir önemi olduğunu anladılar. Arılar, onlara küçük zararlar verseler bile yararlarının çok daha fazla olduğunu anladılar.

 

Comments


bottom of page