Yazar: Şevval Akbaba (13 yaşında)
Editör: Gözde Nur Özdemir (13 yaşında)
Şef Editör: Bilge Özsoy
Alp Dağları’nın eteğinde yaşayan Aya; meraklı, gülmeyi seven ve çok zeki bir kızdı. Büyükannesiyle birlikte yaşar, aralarından su sızmadı. İkisini bu kadar birbirine bağlayan şeyse uyumayı çok sevmeleriydi. Bir de uykunun turşusunu.
Ayrıca sadece onlar değil, tüm kasaba halkı eski adıyla “Uyku Turşusu”na yeni adıyla ise “Şekerleme Turşusu”na bağımlıydı. Her sene sirkeler ineklerden sağılır, şekerlemeler geceleri kavanozlara toplanırdı. Ardından kasabanın insanı şekerlemeyi kurardı. Kış olduğundaysa çorbalarla ikram edilir, kasaba kış şekerlemesini güzelce çekerdi.
Bu geleneksel hadiseden çıkar sağlamak isteyen bazı insanlar da vardı: Kasabanın tek kahvecisi Boris. İnsanlar kavanozlarına şekerleme biriktirmek için yorgun düştüklerinde Boris’in dükkânından yeterli ölçüde kahve alırlardı. Bu zamanlarda iyi para kazanan Boris, her sene daha da zenginleşmeye başladı.
Yine geleneksel turşu günleri yaklaşırken büyükanne torunuyla konuştu:
- Hatırlarsın kuzum, geçen kış sen uyuyabilesin diye ben bir hafta uyamamıştım ama artık iyice yaşlandım, yeteri kadar uyku kuramam senin de kavanozu doldurman gerek.
Büyükannesini dinleyen Aya hafifçe kıkırdadı. Büyükannesi ona baktı ve şöyle dedi:
- Sakın uyku turşusu dediğim için gülme. Bizim zamanımızda uyku turşusuydu adı. Ah, siz yeni kuşaklar! Şekerlemeymiş… Benim zaten şeker hastalığım var, bir de böyle adı kabullenemem.
Aya büyükannesini daha fazla kızdırmadan söylediklerini yapacağına söz verdi. Bir hafta sonra çiftçi Meryem, sokak sokak gezmeye başladı:
- Yurttaşlarım! Sirkeler sağıldı, inekler bu sene hepimize yetecek kadar sirke verdi. Hepiniz üç gün boyunca kavanozlarınıza şekerleme kurabilirsiniz.
Aya, onu pencereden sessiz olması için uyardı. Meryem gülerek devam etti:
- Sizler kavanozlara şekerleme kurun, büyükanne uyku kurar.
Büyükanne odasında sessizce güldü. Şekerleme toplanılan gecenin ardından, büyükanne torununu Boris’in dükkânına yolladı. Aya, hava sıcak olduğu için üzerinde beyaz benekler olan sarı elbisesini giyindi ve elinde fincanlarla yola çıktı. Tam dükkâna adımını atacakken içeriye kulak kabarttı.
- Bay Boris, neden anlamıyorsunuz? Kahvenizi içtim içeli, uykum daha çok geliyor.
- Melissa Hanım, asıl siz anlamıyorsunuz. Kahve uykuyu kaçırmak içindir. Uykusunu getiren birini daha hiç duymadım, ancak kahve size dokunmuş olabilir.
Melissa Hanım dayanamayarak dükkândan çıktı. Aya ikisinin konuştuğu şey hakkında düşünmeyi bir kenara bıraktı ve dükkâna girdi.
- Merhabalar Bay Boris! Her zamankinden alabilir miyim?
Bay Boris, Aya’nın verdiği fincanları, diğerlerinden farklı sepetin içindeki kahveyle doldurunca Aya bir soru sordu:
- İşinize karışmak istemem ama neden diğerinden doldurdunuz?
Boris beklemediği soru karşısında kekeledi.
- Diğerleri… Diğerleri kavrulmuş değil.
Aya başını sallarken Boris bir anda hiddetlendi:
- Hem ayrıca işime karışmış oldun, kolaysa siz yapın ya!
Aya dükkândan çıkarken düşünceliydi. Gece yarısı büyükanne ve Aya, kahve içerek kitap okumaya karar verdiler. Aya kitabını bahçede okumak istediğini, kahveyi sonra içeceğini söyledi. Saat üçü gösterdiğinde Aya üşümeye başladı ve içeri geçti. Bir de ne görsün! Büyükannesi koltukta uyuyakalmıştı. Aya büyükannesinin kahveyi unuttuğunu düşündü ama baktı ki fincan bomboş. Aya biraz düşündüğünde olayı kavradı. Büyükannesini zor olsa da uyandırdı ve Boris’in herkese ilaçlı kahve verdiğini anlattı. Büyükannesi ilkin inanmadı ama Melissa Hanım’ın da bu konudan şikâyetçi olduğunu öğrenince olaylar aklına yattı. Büyükanne tüm kasabayı gecenin dördünde eve topladı. Aya konuşmaya başladı:
- Herkes son yıllarda hele ki şekerleme turşu…
Büyükannesinin kızgın bakışlarını görünce lafını düzeltti ve devam etti:
- Uyku turşusu zamanı Bay Boris’in zenginleştiğinin farkındaydık. Hepimiz bunun alın teri ile kazanıldığını düşünüyorduk bu güne kadar. Bugün Bay Boris’in dükkânına kahve almaya gitmiştim. Benden önce Melissa Hanımla konuştuğu şeye kulak misafiri oldum. Kahveyi içtiğinden beri daha çok uykusunun geldiğini söylüyordu. Ardından ben dükkâna girdiğimde kahveyi farklı bir sepetten doldurdu. Ben bunun nedenini sorduğumdaysa gereksiz bir stres altına girdi. Sonra da herkese karşı nazik olan Bay Boris, bana bağırdı. Ve Melissa Hanım’ın bugün söylediği durum büyükanneme de oldu. Maalesef kavanozda iki saatlik boşluk var.
Aya planını anlatmaya başladı. Ertesi gün Boris, dükkânına az müşterinin geldiğini fark etti. Saatine baktı. Şekerlemelerin sirkeye konulmasına daha iki saat vardı. Dükkâna doğru gelen Aya’yı gördü. Elinde bir fincan vardı o da doluydu.
Aya dükkâna girdi ve ezberlediği nezaket cümlelerini sıraladı:
- Merhaba Bay Boris! Dünki yaşananlardan dolayı özür dilerim. Lütfen büyükannemin kendi yaptığı kahveyi kabul edin.
Boris sırıtarak kahveyi tek yudumda içti. Aya, Bay Boris’e kendisine sattığı kahvesini içirmiş oldu. Bay Boris uykuya daldı. Sonuçta kötülük bumerang gibidir, dönüp dolaşıp sahibini bulur. Aya kıkırdayarak şöyle dedi:
- Çok uyumayın malum kavanozunuz dolmaz!
Koşarak dükkândan çıktı ve meydanda “başlayabilirsiniz” denmesini bekleyen kasabalılara seslendi:
- Şekerleme turşuları kurulsun!
Gülerek ekledi:
- Büyükannem uyku kurar.